Ben bloğa anılarını ya da yaşadıklarını yazma tarafı olanlardan değilim maalesef. Belki de eğlence olsun diye okuyanlardan olmadığımdandır. Bu yüzden yazılarımı okumak istemezeniz sizi suçlamam :)
Geçtiğimiz Aralık ayında İzmir’de geniş katılımlı uluslararası bir çalıştay yapıldı. Çalıştay FAO Genel Balıkçılık Komisyonu (GFCM-CAQ) tarafından 2009 yılından beri paydaşlar ile birlikte yapılmakta olan, Akdeniz ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerdeki akuakültür faaliyetlerinin sürdürülebilirliğin sağlanması için hazırlanan kılavuzun bölgesel çalışma toplantısı niteliğinde gerçekleştirildi.
Konu “sürdürülebilir akuakültürün desteklenmesi” için paydaşlar ile yapılan çalışmalar sonucunda gelinen noktalar, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarıyla değerlendirilerek InDAM, SHoCMed, LaMed, MedAquaMarket AB Çerçeve Programları tarafından desteklenen projelerinin sonuçları da çalışmalara dahil edilerek hazırlanan kılavuzun paylaşımlasıydı. Akuakültür Paydaşları Platformu’nun belirlediği stratejik alanlarda, ülkelerin katılımı ve işbirliği, araştırma enstitüleri ve diğer paydaşlar arasında bilgi paylaşımı ve yapılacak uygulamalar ile maliyete etki eden ve pozitif sosyal ve çevresel etkileri olan sürdürülebilir akuakültür faaliyetleri hedeflenmiş.
Platformun belirlediği stratejik alanlar şöyledir;
- Akuakültür için belirlenmiş alanlar ve alanların planlanması,
- Akuakültür ve Çevresel İndikatörler,
- Hastalık yönetimi ve akuatik hayvan sağlığı,
- Yönetim ve yasal çerçeve,
- Ürün kalitesi, güvenliği ve markette rakabet,
- Araştırma, bilgi paylaşımı ve teknoloji transferi,
- Yem üretimi ve yönetimi,
- Teknoloji inovasyonu ve çeşitliliği.
Bu stratejik alanların çeşitli aktiviteler ile söz konusu hedeflere ulaşılmasını sağlayacak bir plana dönüştürülmek durumunda olduğu belirtildi.
Çıktılar diğerlerinin yanısıra aşağıdakiler yoluyla izlenecek;
- Araştırma Programlarının hazırlanması ve uygulanması,
- İşbirliklerinin güçlendirilmesi ve arttırılması,
- Kılavuzların hazırlanması.
Hedefler, çalışmalar GFCM Çerçeve Programı (FWP_2013-2018) ve özellikle FWP Çalışma Programı No 3 “ Akuakültürün Gıda Güvenliği ve Ekomomik büyümedeki Rolünü Arrtırmak” konulu maddesi ile sürekli ve uyumlu hale getirilmiş.
Çevresel indikatör olarak belirlenen parametreler şöyle sıralanmış;
1. Prensip; Akuakültürün global etkisinin sınırlanırılması
İndikatör ; FCR
FCR akuakültürün çevresel etkilerini minmize etmek için önemli kabul ediliyor; çevreye verilen mimimum yem atığını temsil ettiği düşünülüyor.
Levrek ve çipura için belirlenmiş FCR değerleri üzerinden faaliyetin sürdürülebilir olup olmadığı değerlendirilmiş. Levrek için 2,2 ‘in üzeri sürdürülemez, 2,2-1,8 arası orta düzeyde sürdürülebilir ve 1,8 in altındaki değerler sürdürülebilir olarak değerlendirilmiş. Çipura için ise 1,8 baraj olarak görülmüş.
Çamlı olarak “bu değerlerin sadece yem kaybı olarak görülmemesi gerektiği, yem kalitesinin(proses ve ham maddenin sindirilebilirliği etkilemesinden dolayı) ve yemleme sıklığının ve stok yönetiminin bu değeri direkt olarak etkilediği ve dolayısıyla standardize edilemeyeceği gibi kriter olarak çevreye olan etkileri sembolize edemeyeceği “ görüşü paylaşıldı. Bundan sonra bu skala iptal edilerek balık yağı ve balık unu oranlarının izlenmesi şeklinde değiştirildi. Her yıl izlenmesi öngörüldü. FCR den dertli olanlara duyurulur.
2. Prensip; Ekosistemlerdeki ekolojik servislerin sürdürülesi
İndikatör;derinlik kriterinin ışığında ve alan seçiminde hassas alaların korunması.
Üretim seviyesi derinlik ve alanın maruz kalışı ile ilgilidir.
Posidonya gibi 45 m den daha derin hassas deniz habitatlarının bulunduğu bölgelerin zarar gördüğü durumlarda, yıllar süren eski halini alma süreci yaşandığından alan seçimi kriterine derinlik, süre ve üretim büyüklüğü gibi kriterler ile birlikte bentik komünitenin etkisi değerlendirilmelidir.
Bu tür alanlara 400 m den daha yakın çiftlik kurulmasının önüne geçilmelidir ve üretim miktarı ekolojik islemelere bakılarak değerlendirilmelidir. 3 yılda bir yapılacak izlemelerin süreçte etkili olması öngörüldü.
< 1,5 / 1,5-2/ >2** scalası öngörülmüş.
3. Prensip; Çevresel koşulları ve biyoçeşitliliğe olan lokal etkilerin azaltılması
İndikatör; antibiyotik ve diğer rezidyuların izlenmesi için ulusal izleme programlarının varlığı. Bunun için bir formül belirenmiş;
Σ aktif madde(Kg) X GABI score / ton üretilen balık
50 ; sürdürülemez
0 ; sürdürülebilir.
Σ( aktif madde (Kg)x (lLC50)+1) x kalma süresi / ton üretilen balık
4. Prensip; Çevresel koşulları ve biyoçeşitiliğe olan lokal etkilerin azaltılması
İndikatör;bentik üzerindeki etkilerin derecesinin değerlendirilebilmesi için izleme sisteminin uygulanması. AMBI, Bentix, BQI, BOPA, MEDOCC, BQI sistemlerinden birisi seçilerek izleme yöntemi olarak belirlenebilir. Her hangi bir uygulamanın yapılıyor olmaması sürdürülemez olarak değerlendirilecek.
Uygulanma varsa sürdürülebilir, yoksa sürdürülemez.
5. Prensip; Biyoçeşitlilik ve çevresel şartları üzerindeki etkilerin minimize edilmesi
İndikatör; Kaçakların rapor edilmesi (kaçak olaylarının sayısı)
Popülasyonlar üzerindek genetik baskının azaltılması gerekli. Norveçteki vakaların %44 ünün yapısal problemlerden ve yönetimsel operasyonel kazalar(%10) dan kaynaklandığı belirtilmiştir. Bizde durum net olarak nedir bilemiyorum fakat geçen yıllarda yaşanan kazalar hiç de azımsanmayacak kayplara neden oldu.
Kaçaksızlık skoru x kaçan balık sayısı/ üretilen balık (ton)
Akuakültür faaliyetlerinde kaçan balık sayısının bilinmesi stok yönetiminin teknik ve teknolojik izleme yöntemleri ile yapılıyor olması halinde bile mümkün değildir. Özellikle de kazalardan kaynaklanan kaçakların standardize edilemeyeceği açıktır, ayrıca stoğun kaza ya da olumsuz bir olaydan sonra sayılması, balıklara zarar vermesi ve fiziksel olarak da pek mümkün olmayan bir yöntem olduğundan tam kaçak sayısı bilinemez. Bu nedenle de bunun kriter olarak kabul edilmesi mantıksızdır. Bu nedenle tartışmalar sonucunda bu bölüm “Trend olarak azalma göstermesi kriter olarak kabul edildi. “
Bu arada ilgilenenler için, toplantıda FAO nun www.faosipam.org isimli Preliminary Farmers Organisation ismiyle bir veri tabanı olduğu, yapılan çalışmaların burada yer aldığı belirtildi.
Öte yandan son dönemde Avrupa’nın en büyük çipura levrek üretici ülkesi olan Yunanistan’ın yaşadığı mali kriz ortamında konsolide olan ya da iflasını açıklayan Nireus, Dias, Selonda gibi en büyük çipura levrek üreticisi battı. Her yıl 400 M adet yavru stoğu ile yıla başlayan işletmelerin bu yıl ancak 150-200 Milyon adet yavru üremesi bekleniyor, mevcut kuluçkahanelerin de Kasım ayında balık üretimine başlaması bunu destekliyor. Bundan yararlanacak tek ülke var: Türkiye. Peki ülkemizde durum nasıl?
Türkiye’de deniz üretiminde kayıtlı 408 tesis, 193 419 ton/yıl kapasite bulunuyor. İç sularda ise 1883 kayıtlı tesis ve 242 322 ton /yıl kapasite bulunuyor. 2012 yılında 212 000 ton alabalık üretilmiş ve toplam balık üretiminin % 52 ‘ine isabet ediyor. Resmi olarak Yetiştiricilik ve Damizlık Üretici Birlikleri olarak toplam 18 adet birlik bulunuyor. İzmir Su Ürünleri Yetiştiricileri Birliği’nde ise kayıtlı 40 üye var. Bu durumda Türkiye’nin esas çipura ve levrek üreticisi konumuna geçerek Avrupa ve dış pazardaki payını arttırması beklentileri var. Oysa ülkemizde büyük ya da küçük üreticinin malını pazarlamaktaki yeteneği bu gün önem kazanıyor, çünkü fiyat belirleme kozu artık ülkemizin elinde. Bizim de her ne kanalla olursa olsun (birlikler, devlet vs.) istediğimiz fiyatı kabul ettirmek için bu büyük fırsatı kullanmamız gerek. Bu konuda aktif çalışan birlikler de var Ege İhracatçı Birlikleri gibi... Üretimde ise her bakımdan yukarıdaki kriterleri dikkate almalıyız!
Bu çalışmaların sonunda “Avrupa üye ülkeler ile aday ülkelerdeki üreticiler için ne gibi yaptırımlar doğabilir ?” konusunda ister istemez paranoya yaparken, bu türden kriterlerin işletmelerin ve ülkelerin kendilerini değerlendirmek açısından bir skala belirlemesi bakımından da önemli buluyorum.
Ne diyelim hadi hayırlısı!
Duyuru ve haberlerimizi takip etmek için e-bültenimize kayıt olunuz.