Balık çiftliklerine olan talep artıyor; bu iş kolu su ürünleri yetiştiriciliği altında deniz balıkları yetiştiriciliği olarak adlandırılmalıdır.
Yetiştiriciliğin altında deniz yosunları, deniz hıyarı, kabuklu deniz ürünleri yetiştiriciliği gibi bir sürü alan da var. Öyle ki bu gün jöle, agar, jelatin, suşi vb. işlenmiş gıda ürünleri, kozmetik ürünleri, tekstil sanayi de dahil bir dürü alanda deniz ve tatlı su yetiştiriciliği ürünlerinin direkt yada işlenmiş halde kullanımından elde edilir. Bu tür ürünler gıda endüstrisinin dışında da sanıldığından daha fazla alanda kullanılmaktadır.
“Denizler mahvoluyor” konusunda; denizlerde sürdürülebilir üretim yapılması adına ,Çevre bakanlığının 24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı resmi gazetede yayınlanan Denizlerde balık çiftliklerinin kurulamayacağı alan niteliğindeki kapalı koy ve körfez alanlarının belirlenmesine ilişkin tebliğden sonra, ülkemiz sularında balık yetiştiriciliği yapılacak tesislerin kurulabileceği “Potansiyel Alanlar “ belirlenmiş olup, bu alanlarda yeni yetiştiricilik belgelerine veya mevcut işletmelerin kapasite artışına Tarım bakanlığı karar vermektedir; ki genellikle yeni belge verilmesi Mersin bölgesi potansiyel alanı dışında yapılmamaktadır.
Su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin faaliyetlerinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi adına, 13.06.2009 tarihli 27252 sayılı denizlerde kurulan balık yetiştiriciliği tesislerinin izlenmesine ait tebliği ile de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı söz konusu izleme çalışmalarının nasıl yapılacağı tanımlanmaktadır. Ayrıca 10.10.2009 tarih ve 27372 sayılı su kirliliği kontrolü yönetmeliği numune alma ve analiz metotları tebliğinde ise izlenecek parametreler ve analiz sıklığı tanımlanmaktadır. İlave olarak da yılda 2 defa olmak üzere (24.01.2007 tarih ve 26413 sayılı tebliğde belirtildiği üzere) mayıs ve ağustos ayı olmak üzere yılda 2 defa yapılan analizler ile TRIX indeksi izlemeleri yapılmakta, işletmenin durumunun izlenmesi sağlanmaktadır. Bu sonuçlara göre bakanlık yetiştiricilik lisansının iptal edilmesine kadar gidebilecek kararlar almakta yetkilidir. Bütün bu analiz ve izlemeler Çevre ve Şehircilik bakanlığının onay verdiği bağımsız üniversite ve kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. Analiz Sonuçları işletmelere bildirilmezken sadece değerlendirmelerden bilgi sahibi olunmaktadır. Sanıyorum başka hiç bir yetiştiricilik alanında çevreye verilen etkiler bu kadar detaylı ve sistemli izlenmiyor. Ayrıca yetiştiricilik tesislerinin doğal sit, arkeolojik sit alanlarında kurulması yasak, ayrıca denizcilik müsteşarlığının belirlediği ulusal ve uluslararası transit yollarda kurulması, iletişim kablolarının geçtiği alanlarda kurulması, askeri güvenlik bölgelerinde vs. kurulması da yasak.
“Çiftliklerde eski yöntemlerin kullanılması” konusunda; kıyı ve adadan 0,6 deniz mili uzaklıkta bir işletmede eski yöntemler kullanılarak yetiştiricilik yapılması mümkün değildir. Çetin hava ve deniz şartlarında yemleme teknelerinin donanımlı, büyük ve yemleme sistemlerinin (bilgisayar kontrollü, otomatik ve su altı ve su üstü kamera sistemleri ile izlenen) kullanılması zorunludur. Aksi halde insan hayatı riskleri alınmak durumundadır.
“Yerel balıkçılığın bitmesi” konusunda; işletmelerde kullanılan yemler ile beslenen yerel balık popülasyonlarının arttığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Ayrıca çiftliklerin etrafında balık ile beslenen yunusların görülmesi de bizce artık her gün olağan hale gelmiştir. Yani yerel balık popülasyonlarının artışı yunusları bölgede beslenmeye ve avlanmaya itmektedir. Ayrıca hafta sonları amatör avcıların da dahil olmak üzere neden balık çiftlikleri etrafında avlandığının cevabı da aynıdır.
Ayrıca yazıda 1 mil açığa taşınıldığından bahsediliyor ki bu da yanlış; tebliğe göre 0,6 milden fazla olması gerekli, en az 30 m derinliğe ve 0,1 m/ sn den fazla akıntı hızına sahip olması gereklidir.
“GDO lu yemler kullanılıyor” konusunda; balık unu sıkıntısı nedeniyle alternatif protein kaynakları aranmakta ; bunlardan en önemlisi de soya proteini yani soya unu kullanımıdır. Soyanın genetiğinin değiştirilmiş olduğu biliniyor. Ancak tarım bakanlığı ilgili kanunu (11.06.2010 tarih ve 5996 sayılı RG; Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem kanunu; 17/12/2011 tarihli ve 28145 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik) ile yemlerde bulunabilecek GDO lu ürünlerin sınırları belirlenmiş ve düzenli olarak denetlenmektedir. İlaveten dünyadaki en büyük soya üreticileri Amerika ‘da ASA (American Soybean Association) üyesi olarak üretim ve pazarlama yapmaktadır. Soya ürünleri dünyanın her yerinde yemlerde protein kaynağı olarak kullanılmaktadır. Özellikle AB den izinli 3 genotipli soya ürünleri kullanılmakta . Yemde %0,9 oranında GDO lu ürün kullanıldığında “yemde kullanılmamaktadır” statüsünde değerlendirilmektedir. Bu konuda Özlem Güzel hn. dan bilgi dtaylı olarak alabilirsiniz.
“Antibiyotikli yemler” konusunda; 11.06.2010 tarih ve 5996 sayılı RG; Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem kanunu su ürünleri yetiştiriciliği ile ilgili uygulamaları da kapsamaktadır: İşletmelerde Veteriner onayı olmayan hiç bir tedavi ürünü ya da yöntemi uygulanamaz. Ayrıca reçete edilir ve antibiyotiğin balıktan tamamen atılım süresi kontrol altında tutulur . her antibiyotik grubu işçin bilinen balıklardaki atılım süreleri hesaplanarak kayıt altında tutulur ve bu süre bitmeden hasat edilerek piyasaya verilemez. AB ‘e ihraç edilen tek hayvansal proteinimiz olduğu için tarım bakanlığı tarafından belirlenmiş bir “Ulusal Rezidü İzleme programı “ile örnek alınmakta ve bakanlığı uygun gördüğü yerlerde analiz edilmektedir. Ayrıca bütün işletmelerde HACCP (Tehlike Analizleri ve Kritik Kontrol Noktaları) planlarının uygulanması zorunludur. Tarım bakanlığı bu planların varlığını ve işlerliğini de rutin ve ani kontroller ile izlemektedir. 31.01.2012 28190 sayılı RG de yayınlanan Su hayvanlarının sağlık koşulları ile hastalıklarına karşı korunma ve mücadele yönetmeliği, 24/10/2006 tarihli ve 2006/88/ EC sayılı Su Hayvanları ve Ürünlerine İlişkin Hayvan Sağlığı Gereklilikleri ve Su Hayvanlarında Belirli Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolüne Dair Avrupa Birliği Konsey Direktifi, Su Hayvanlarının Karantinaya Alınmasına İlişkin Gerekliliklere Dair 12/12/2008 tarihli ve 2008/946/EC sayılı Komisyon Kararına paralel olarak,) en önemli uygulama ise balık yetiştiriciliğinde koruyucu hekimlik uygulamalarının yaygınlaştırılmasıdır. Bunların başında AŞI kullanımı gelmektedir. Balıklarda görülen bazı önemli patojenlere karşı (Vibrio, Pasteurella, Streptococcus, Yersinia vb.)
Ayrıca doğadan yavru balık toplanması çok uzun yıllardan beri yasaklanmış durumda, bu da yazarın konu ile ilgili kasıtlı tavrını ortaya koyuyor.Öte yandan işletmelerin kurulduğu bölgelerde refahın yükselmesi sağlanıyor; yerel halktan iş gücü sağlanıyor. Örneğin bizim işletmemizde bölge halkından çalışıp emekli olan 3 kişi oldu bile...Halen işletmemizde 15 kişi çalışmaya da devam ediyor.
Biz ne kadar uğraşırsak uğraşalım bu konudaki spekülasyonlar bitmek bilmiyor ama görevimiz onlar yazdıkça düzeltmek...
Sevgilerimle,
Şeyma Tarkan
Duyuru ve haberlerimizi takip etmek için e-bültenimize kayıt olunuz.