Risk, iş dünyasının vazgeçilmez bir elementidir. Şirketlerin hedeflerine ulaşmasını olumsuz etkileyebilen bir olayın veya olaylar dizisinin neden olduğu olası kayıplardır.
20. yüzyılın ortalarına kadar kurumsal risk yönetiminden anlaşılan tek şey, sigorta yaptırmaktı. Yaygın olarak kullanılan alan ise finans ve güvenlik sektörleriydi. Bunun en önemli sebebi; bu sektörlerin veri anlamında oldukça zengin olmalarıdır.
Peki, dünden bugüne hızla değişen dünyamızda içinde bulunduğumuz süreci göz önüne alarak risk algımızı ve risk yönetimi yaklaşımımızı nasıl değiştirmeliyiz?
Çoğumuzu zaman zaman sinirlendiren değişim, artık hayatımızın bir parçası haline geldi. Hâl böyle olunca, bazı dinamikleri iyi anlamak gerek...
Bugünkü risk yönetim anlayışının dinamikleri nelerdir? Günümüzde risk yönetimi nasıl olmalıdır?
Hayatta ne kadar risk almalıyız?
Bazı filozoflara göre risk alan tek canlı, insandır. Bir şeyin olası zararlarını, karşılığındaki fayda uğruna bilinçli olarak göze alma davranışı insana özgüdür. En büyük risk, hayatta kalabilmek olup yaşamın en temel motivasyonudur. Tehlike ve tehdit karşısında kendimizi korumaya ve hayatta kalmaya çalışmaya programlı canlılarız. Hayattaki risklerin farkına varıp ihtimalleri minimuma indirmeli ve akıllıca riskler alarak ayakta kalmalıyız.
Korona Virüs riski için ne yapmalıyız?
Zor günlerden geçiyoruz. Birbirimizi kaygılandırmak yerine korona virüsle mücadelede risk almadan tedbirlerimizi alalım, uyulması gereken kurallara uyalım ve fiziksel değil duygusal temasta kalalım. İnsanı mutlu etmeyen olaylarla vakit kaybetmeyelim. Unutmayalım ki, mutluluk kim olduğumuza ya da neye sahip olduğumuza bağlı değildir; sadece ne düşündüğünüze bağlıdır. Bu yüzden her güne sahip olduğunuz şeylere şükran duyarak başlayalım. Umut, sevgi ve başarıya dair düşüncelere yoğunlaşalım. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”
Duyuru ve haberlerimizi takip etmek için e-bültenimize kayıt olunuz.