2 Kasım 1755. Viyana Hofburg Sarayı’nda Avusturya Arşidüşesi ve Fransa’nın son Kraliçesi Marie Antoinette’in dünyaya geldiği gündür. Marie Antoinette, birçoğumuzun aklına Fransız Devrimi ve o zor günlerde Kraliçe’nin ağzından döküldüğü iddia edilen “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözüyle gelir. Bir de giyotinle.
Giyotine gelmeden, Marie Antoinette’in oldukça renkli hayatından kısaca söz edelim. İmparatoriçe Maria Theresa ve İmparator I. Francis’in dünyaya gelen 16 çocuğunun sonuncusu. İmparatoriçe onu 38 yaşındayken dünyaya getirir, 1755 yılında insan ömrünün ortalama bu yaşlarda sonlandığını düşünürsek, Marie Antoinette’in doğumunun da bir tıbbi mucize olduğunu söylemek mümkün.
Fransız Prensi Louis ile evlendikten sonra Fransa’da hayatın tadını çıkarmaya ve zaten içinde doğmuş olduğu Saray kültürünü yaşamaya devam eder. Fakat Fransız halkı için o dönem malesef aynı derecede keyifli geçmemektedir. Sarayda yaşanmakta olan bolluk halk arasında tepki çekmeye başlar. Bazı konular sarayın kapısından çıktıktan sonra da açlık ve öfkeyle abartılarak gerginliğin tırmanmasına yol açar, Robespierre’in saray basamaklarına tırmandığı ana kadar da sürer bu gerginlik. Yüzyıllardır devam eden bir kültürün tek sorumlusu olmamasına rağmen, Marie Antoinette de israf ve adaletsizliği temsil eden bir ikon olarak halkın tepkisini çekmeye devam eder.
Bütün bu tansiyon birikmekteyken bir kırılma anı olur, üretim planlaması ve saray entrikaları, güzeller güzeli Marie Antoinette’in sonunu hazırlar;
XV. Louis, Madame Du Barry adında hoş bir hanımefendiye hediye edilmek üzere, dünya üzerinde var olan tüm kolyelerden daha üstün olacak bir kolye üretilmesini ister. Fransa Kralı’nın bu talebi üzerine mücevher tasarımcıları, tamamlanması yıllar sürecek kolyenin imalatına başlarlar. Üretim siparişini alan mücevher tasarımcıları, maliyeti bugünün parasıyla 14 Milyon Dolar seviyesinde olan kolyenin elmaslarını dizdikleri sırada, üretim siparişini veren Fransa Kralı XV. Louis çiçek hastalığı nedeniyle hayata gözlerini yumar.
XV. Louis’nin ölümünün ardından, kendisiyle ilişkisi olan Madame Du Barry ve diğer tüm efradı da saraydan uzaklaştırılır. Marie Antoinette’in eşi XVI. Louis yeni Fransa Kralı olurken, kolye de ortada kalır.
Ellerinde “dünyadaki tüm kolyelerden daha üstün”, fakat müşterisi olmayan kolyeleriyle birlikte, mücevherciler saraya giderler. XVI. Louis’nin güzeller güzeli Kraliçesi için bu kolyeyi satın almasını umarlar. Kolyenin XV. Louis tarafından genç bir hanımefendi için birkaç yıl önce yaptırıldığını anlatırlar. Fakat Marie Antoinette zaten başka bir kadın için başka bir kral tarafından yaptırılan kolyeyi istememektedir, güzel bir açıklamayla; “bu zor zamanlarda Fransa’nın bu miktarda parayı bir kolyeye verecek lüksü olmadığını, böyle bir israf yerine bu paranın orduya aktarılmasının daha doğru olacağını” belirterek, hem de iki kere Kralın bu hediyesini reddeder.
Fakat israf çoktan yapılmıştır. Hem de Krallığın emriyle. Mücevherciler çözüm için bir başka yol bulurlar. Parayı satış meziyetlerimizle alamıyorsak, farklı oyunlara başvuralım diye düşünürler. Jeanne adında genç bir kadın, Fransa’nın taşrasında kendisini hiç tanımamasına rağmen, Marie Antoinette ile çok samimi ilişkileri olduğunu iddia ederek haneleri gezmeye başlar. Kendisi sadece bir Jandarma komutanının eşi olmasına rağmen, Sarayla bağlantısı olduğu yalanı kulaktan kulağa yayılır.
Kendisine bu şekilde itibar sağlayan Jeanne, mücevhercilerle iş birliği yapar ve Marie Antoinette’in adıyla soylulardan biriyle mektuplaşmaya başlar. Kraliçe’nin kendisine aşık olduğunu düşünen soylu beyefendi ise mutluluktan havalara uçar. Sözde Kraliçe Jeanne mektuplarında kendisine dünyanın en güzel kolyesini hediye etmesini talep eder beyefendiden. Amaç hem bu zavallıdan parayı tahsil etmek hem de kolyenin üzerine yatmaktır. Jeanne’ın evinde hem de Kraliçe’nin bir benzeriyle soylu beyefendi buluşurlar, kolye teslim edilir ve ertesi gün Jandarma Komutanıyla birlikte Londra’ya kaçırılarak, parçalanır ve satılır.
Tahsilat zamanı geldiğinde problemi çözdüklerini düşünen mücevherciler, taşralı soyludan paralarını alamazlar ve saraya çıkarlar. Kolyenin Marie Antoinette’e hediye edilmek üzere kendilerinden satın alındığını söyler ve parasını talep ederler. Kraliçe’nin bu müsrifliği ve Kral’ı aldatıyor olması haberi, doğru olsun olmasın halkın çok büyük tepkisine neden olur. Soruşturma ve dava tamamlanıp suçlular tespit edilip cezalandırılsa da halk bütün bu mahkeme ve alınan kararların bir senaryo olduğunu düşünür. Fransız devrimiyle sonuçlanacak ayaklanma bu büyük saray dedikodusunun ardından patlak verir.
Netice itibarıyla, doğru üretim siparişi verilmesi, ürünün zamanında doğru müşteriye teslimi ve satış bedelinin müşteriden tahsil edilmesi konusu Marie Antoinette ve Fransa Krallığı için olduğu kadar günümüzde bizler için de önem taşımaktadır.
Mücevhercilerin hatalarını tekrar etmemek adına adım adım kaleme alalım;
Müşteriyi tanı: Müşterinin aslında nasıl bir ürüne ihtiyacı var? İhtiyacı olduğunu düşündüğü ürünün parasını ödeyebilir mi?
Karşılanamayacak taleplere “hayır” de: Sadece müşteri karşısında uyumlu ve sempatik olmak, onu “kaybetmemek” adına yerine getiremeyeceğin bir söz verme.
Müşteriye sadece ihtiyaç duyduğu bilgileri ver: Ürünün kimin adına, ne kadara mal edilerek veya ne kadar sürede imal edildiğini bilmek, müşterinin ihtiyacı olmayabilir.
Ürünü abartma: Dünyada eşi benzeri olmayan ve tüm kolyelerin üzerinde bir kolyeye herkesin ihtiyacı olmayabilir.
Odağını kaybetme: Amacımız satışı tamamlamaktır. Herhangi bir soylu ya da Fransa Kralı hiç fark etmez bir kereliğine satış yapmış değildir. Karşılığını alabileceğimiz, hatta peşinden farklı siparişler ve tahsilatlar gelebilecek bir ticari ilişki kurmak her zaman tercih sebebidir.
Siparişin ne zaman hazır olacağı konusunda müşteriyle teyidleş: Bu örnekte Kral’ın ölümüyle ortada bir muhatap kalmamış gibi görünmektedir, ancak Saray kalıcıdır, hazine de öyle.
Not: “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözünü Marie Antoinette’in telaffuz ettiğine dair hiçbir delil bulunmamaktadır. Ayrıca bu cümlede pasta değil Fransızca “brioche” adı verilen tatlı bir ekmek çeşidi, başka bir Fransız prensesince alternatif çözüm olarak sunulmuştur. Üretim siparişi kadar yaptıklarınızın ya da söylediklerinizin halka aktarılma şekli de sizler için önemli olabiliyor demek ki...
Duyuru ve haberlerimizi takip etmek için e-bültenimize kayıt olunuz.